×Uygulama Logosu

Habokado - Akıllı Haber Özeti

Özetleri Okuyun ve Dinleyin

Haberi Yapay Zeka ile Özetinden Okuyun. Neden Habokado?

Olaylar Ve Görüşler

Atatürk'ün Dış Politika Stratejisi Ve Günümüz - Doç. Dr. Hüner Tuncer

14 Aralık 2024 05:35

Atatürk'ün dış politika ilkelerininbaşında "Yurtta barış, cihanda barış"ilkesi gelmektedir. Atatürk, Kasım 1931'deşöyle demekteydi: "Amacı Türkiye'ningüvenliği olan ve hiçbir ulusa karşıolmayan bir barış yolunu izlemek,bizim her zaman ilkemiz olacaktır."Atatürk'ün bu ilkesinden hareketleTürkiye Cumhuriyeti, bölgesindeki barışıda koruma yükümlülüğü altındadır vedünya barışını korumayı amaçlayanbir dış politika izlemelidir. Atatürk,1935 Haziran'ında Amerikalı gazeteciBaker'a şunları söylemişti: "Eğer süreklibarış isteniyorsa halkların durumunuiyileştirecek uluslararası önlemleralınmalıdır. İnsanlığın tümünün refahı,açlık ve baskının yerine geçmelidir." Atatürk'ün bir diğer dış politika ilkeside "gerçekçilik"ti. Atatürk, bu dış politika anlayışını şusözleriyle dile getirmekteydi: "Sınırlarımızıve olanaklarımızı bilelim!" Türkiye,gücünün ve olanaklarının bilincindeolarak dış politikasını saptamalı, ayrıcadiğer devletlerin güçlerinin de bilincindeolmalıydı. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin dışpolitikasını şöyle tanımlamaktaydı: "Ulusal politika demek, ulusal sınırlarımıziçerisinde her şeyden önce kendigücümüze dayanarak varlığımızı korumak,ulusun ve ülkenin gerçek mutluluğunave refahına çalışmak ve yabancıideolojilerden (komünizm, panislamizm,panturanizm gibi) uzak kalmaktır." Atatürk döneminde saldırgan olmayandış politikasıyla Türkiye, Doğu Akdeniz'deve Ortadoğu'da barışçı bir ortamıngelişmesinde de çok önemli bir roloynamıştı.

Tuğçe Madayanti Şen

İçimizi Kurutan Televizyon Dizilerinden Bıktık

14 Aralık 2024 05:34

"Sen Ağlama İstanbul", İran yapımı *Shahrzad* dizisinin Türkiye uyarlaması olarak ekranlarda yerini aldı. 2015-2018 yılları arasında İran televizyon tarihinde önemli bir yere sahip olan bu cesur romantik ve tarihi drama, hem İran'da hem de uluslararası alanda çok sevilmişti. "Shahrzad, 1950'lerin İran'ında aşk, ihanet, bireylerin hayatlarına yapılan siyasi müdahaleler ve gücün doğasını ele alıyordu. İran'da sert sansür sistemi altında böylesi cesur bir hikâye anlatılması da ses getirmişti. Dahası, dizinin yapımcısı Mohammad Emami'nin yolsuzluk iddialarıyla tutuklanması, diziyi daha da tartışılır kılmıştı. Sansürlü sahnelerine rağmen, Başbakan Muhammed Musaddık'ın devrilişini dramatize etmesiyle "Shahrzad", hem cesur hem de unutulmaz bir TV yapımı olarak tarihe geçti. Tüm bunların Işığında *Sen Ağlama İstanbul*'un, bu cesur hikâyeyi 1970'ler Türkiye'sine taşıma girişimi heyecan verici bir potansiyel taşıyor gibi görünüyordu. Ancak, ilk bölümü izlerken bu potansiyelin hakkını veremediğini net bir şekilde gördüm. UYARLAMADA EKSİK KALANLAR OGM Pictures yapımcılığında, Star TV ekranlarında yerini alan dizi, Simay Barlas, Aytaç Şaşmaz, Burcu Cavrar ve Tamer Levent gibi isimlerle umut vaad ediyordu. Pelin Gülcan, Lara Bulut Tecim ve Batuhan Özbay'ın senaryosunu yazdığı, yönetmen koltuğunda Çağrı Villa Lostuvalı'nın oturduğu bu yapım, 1970'lerin politik ve toplumsal çalkantılarını yansıtmayı hedefliyor gibi gözüküyordu. Ama maalesef dönemin o sert atmosferini ekrana taşımada epey yetersiz kaldı. Dönemin sağ-sol çatışmaları ve siyasi karışıklıkları gibi derinlikli bir arka plana sahip olması, uyarlama için büyük bir avantaj olabilirdi. Ancak, bu tarihsel arka planı yüzeysel bir estetik unsurdan fazlasına dönüştüremediklerini gördük. "Shahrzad'ın cesur ve dramatik gücünün izleri burada yoktu. Bu durum, Attila İlhan'ın adının yalnızca bir "kostüm" gibi kullanıldığı izlenimini yaratıyordu. Attila İlhan, 1970'lerdeki siyasi atmosferin etkisiyle 1971'de, dönemin askeri yönetimi tarafından "solculuk" ve "yazılarındaki devrimci çağrılar" gerekçe gösterilerek tutuklanmış, bu tutuklama, onun fikirlerini daha da keskinleştirip, siyasal duruşunu pekiştiren bir dönüm noktası olmuş büyük bir isim. "Sen Ağlama İstanbul" bu tarihsel gerçekleri yansıtmak yerine, dekoratif bir fon olarak kullanmış. "Shahrzad"da kadın karakterler, toplumsal normlara karşı dirençleriyle hikâyeye anlam katarken, burada Şehrazat karakteri sevgilisinin başına bir iş gelmesinden korkan ve sürekli ağlayan bir kadın şeklinde sunulmuş. Özellikle 1970'ler gibi sert bir dönemden ilham alınıyorsa, dizinin cesur olması gerekiyordu. Ama bu cesareti "Shahrzad" kadar bile taşıyamıyor.

Öner Yağcı

Savaş Ve İnsan

14 Aralık 2024 05:30

"Her ulusta sayılı insanlardan oluşan bir topluluk (sınıf) üretim ve değişim araçlarını elinde tuttukça, öbür insanların da yönetimini elinde tutacak, onlara kendi yasalarını zorla kabul ettirecektir. Bu topluluk, yığınların gösterebileceği tepkilerden korunmak için ordulara dayanacaktır. Karşıtlıklardan yararlanacak, özgürlükleri kısacaktır. Bunlar sürdükçe, ekonomik, toplumsal siyasal çatışmalar oldukça savaşlar da olacaktır" diyor Jean Jaures. Toplumsal adaletsizliklerle, siyasal özgürlüklerle yakından ilgili olan savaş, bireyin ve toplumun yaşamına, yaratıcılığına, özgürlüğüne, kültürüne şiddet yoluyla engel olmaktır. "Her savaş insanlığın ilerlemesini engelleyen kötülük zincirine bir halka ekler" diyor Albert Einstein. Mihail Şolohov uyarmıştı: "Barışın düşmanları aklın sesine kulak vermek istemiyorlar; her yeri bir anda sararak dünya yüzünde tüm yaşamı yok edecek nükleer alevlerin üzerine benzin dökmeye hâlâ devam ediyorlar." Paul Eluard, "Barış asıl yasasıdır insanlığın" derken Victor Hugo noktayı koymuştu: "Barış, her şeyi hazmeden mutluluktur." Tarihte kölesiz bir yaşam düşünülemezdi, köleler olmasa kim çalışacak denirdi ama insanlık kararlı ve acılı savaşımlarıyla köleliği kaldırdı yaşamdan. Hitler Savaşının Tarihini Taşıyan Bir Mezar Taşı şiirinde, "Hoş gördün, baba, askere gitmemi,/ anne, beni saklamadın,/ kötü öğütler verdin bana, ağabey,/ ablacığım, uyarmadın beni!" demişti Bertolt Brecht. Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta barış, dünyada barış" sözü bu sorumluluğun bilgece aktarılmasıdır.

Murat Ağırel

Filler Tepişiyor Çimenler Eziliyor

14 Aralık 2024 05:23

Fakat Suriye'de yaşananların sokağı,vatandaşı nasıl etkileyeceğini anlatmadanönce binlerce yıl geriden gelen busorunu televizyonlardaki "herb.kolog"stratejistlerden fırsat bularak incelemekgerek. Bunun için 1961 ve 1963 darbesini,1964 Hama isyanını, 1982'de yineHama'da gerçekleşen Müslüman Kardeşlerayaklanmasını da bilmek, hatta bunlarınnasıl bastırıldığını da okuyarak Suriye'dekitoplumsal ayrışmayı anlamak gerekiyor. Suriye zaten prematüredoğmuş bir ülkeydi. Suriye kurulurken ülkedeki toprakmülkiyetinin büyük bir çoğunluğu 3 binailenin elindeydi. Doğusunda Arap aşiretlerin iktidar olduğu,batısında Esad iktidarının sözü geçen,kuzeyinde ise Müslüman Kardeşler'insonucunda El Kaide'nin şeriatçı bir düzenehükmettiği " ülke " halini aldı. Ortadoğu İbn Sina, Biruni, Harezmi,Ömer Hayyam, İbn Nefis, İbn Miskeveyh ve Cabir b. Hayan gibi büyük bilim vesanat insanlarını kaybettikten sonra bitti. Suriye'de Beşşar Esad'ı devirerekyönetimi ele geçiren Heyet Tahrir Şam(HTŞ) liderliğindeki muhalifler, üç aylıkbir geçiş dönemi ilan ederek anayasayıve parlamentoyu askıya aldı. Colani,Telegram üzerinden yayımladığı görüntülümesajında, "Suriye halkını mübarekdevrimin zaferinden ötürü kutluyorum vesevinçlerini göstermeleri için sokaklaraçıkmaya çağırıyorum" dedi. Suriye'nin toprak bütünlüğü diye bir şeyolmayacak. Bizim Suriye diye gördüğümüz ülke 100 yıldanfazla bir süredir zaten bölünmüş bir ülkeydi. MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın EmeviCamisi'nde namaz kılması, İsrail'in zaferkazandığını ilan etmesi, YPG'nin HTŞile anlaşıp Fırat'ın doğusuna çekilerekkendine yeni bir " lordland " yani derebeylikyaratması hep bir arada değerlendirilmeli. Olan Türkiye ve Suriye'nin garibaninsanlarına olacak.

Filtreleme Haberleri

Mine G. Kırıkkanat

Keramet Resimde, Sükûnet Eşimde

Biri diğerinin saldırısını beklemekte olan Mikronezya ile Yutania orduları, zorla toplanan acemi erleri zar zor eğitmeye çalışıyorlardı. Mikronezya'da canlı cansız, uçan kaçanla cima özgürlüğü yürürlükte olduğundan fıkara askercikler "Düşmanın ister sülalesini, ister damacanasını sileceksiniz" yollu motivasyonlarla gayrete getiriliyordu. Refah ve uygarlıktan nasibini almış Yutania'da ise bu tür ganimet ilgi çekmiyor; acemi erler Mikronezya'nın pudra şekeri stoklarını yağmalamak hayaliyle oyalanıyordu.

14 Aralık 2024 05:20

Mehmet Ali Güller

Colani'nin Arabası

Bunu terör örgütü HTŞ'nin Suriye'de iktidar "yaptırılması" nedeniyle söylüyoruz. Terör ve terör örgütü konusu devletlerarası ilişkilerin zaten iki temel nedenle sorunlu konusuydu: 1) Terör ve terör örgütü konusunda hem tanımda bir uzlaşı yok hem de çıkarlar gereği birinin terör örgütü kabul ettiğini diğeri kurtuluş örgütü sayıyor. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ise Ankara'nın terör örgütü PKK karşıtı tutumuna karşı şu argümana sarılıyor: "SDG (PKK'nin Suriye kolu PYD/ YPG'nin omurgasını oluşturduğu örgüt) IŞİD'den gelen tehdidin baskılanması konusunda ve aynı zamanda Suriye'nin doğusunda çok sayıda IŞİD teröristinin gözaltı merkezlerinde tutulmasında son derece yetkin terörle mücadele ortağıdır" (Amerika'nın Sesi, 12.12.2024). Yani ABD, Türkiye'nin terör örgütü kabul ettiği PKK'yi, yine hem ABD'nin hem Türkiye'nin terör örgütü kabul ettiği IŞİD'e karşı mücadele eden bir örgüt olarak savunmakta; hatta bunun üzerinden PKK terör örgütünü, "terörle mücadele ortağı" diye payelendirmektedir! İngiltere Savunma Bakanı John Healey, HTŞ'nin resmi "terör örgütü" statüsünün önemsiz olduğunu belirterek, görüşeceklerini söylüyor (Sputnik, 12.12.2024). ABD "resmi olarak" 9 yıldır terör örgütü kabul ettiği HTŞ'nin lideri Colani'nin başına 10 milyon dolar ödül koymuştu. Türkiye resmi olarak 2018'den beri HTŞ'yi terör örgütü kabul ediyor.

14 Aralık 2024 05:17

Işık Kansu

Saray'ın Yayılmacı Düşleri

Daha önce de bu köşede "Osmanlı Millet Modeli" nin, iktidara geldiğinden bu yana AKP'nin vazgeçilmez tutkusu olduğuna değinmiştik. Emperyalizmin yeni masalı küreselleşmenin bölgeye sunduğu Büyük Ortadoğu Projesi'nin ülkemizdeki uygulayıcısı olarak iktidara taşınan AKP ve onun Saray'daki reisi, bir "seçilmiş insan" dır. "Seçilmiş insan" tanımlaması, Türkiye'yi 12 Eylül sürecinde emperyalizmin çıkarları ile örtüştüren Turgut Özal 'ın kardeşi Korkut Özal 'a aittir. AKP'nin 1923 devriminin oluşturduğu demokratik yapı, getirdiği kazanımlar ve çizdiği ulusal sınırlar ile didişmesi, bu büyük senaryonun parçasıdır. MHP lideri Bahçeli'nin "Halep iliklerine kadar Türk ve Müslüman'dır. Bunu sadece biz söylemiyoruz; tarih, coğrafya, hakikat, ecdat, Halep Kalesi'ne çekilen Türk bayrağı söylüyor" yönündeki sözleri, bu saptamanın kanıtıdır. Saray'daki AKP'linin dile getirdiği "gönül coğrafyası" nitelemesi de Saray'ın istihbarat başkanının Şam Emevi Camisi'nde namaz kılması da aynı çizgiyi deyimlemektedir.

14 Aralık 2024 05:15

Reşat Nuri Erol

İnsan, Aile, Komşu Ve Suriye'de Bir Adil Düzen - 1

Bu yazıları yazmama da 'Komşuluk öldü' yazısı vesile oldu… Mustafa Kutlu'nun en son yazısının başlığı ve konusu bu! - Benzer olup burada sayılamayacak kadar çok olan 'değerlerimiz' de öldü mü?! - Hani bu gibi vesilelerle hep 'Sosyal Tufan' var diyorum ya… - Ve bu alanlarda inşa edeceğimiz Adil Düzen ile Adil Ekonomik Düzen gemileri... Buraya kadar yazdıklarım 'genel girizgâhımız' olsun ve devamında yavaş yavaş asıl yazacaklarımıza ya da daha doğrusu 'çare ve çözümler' içerikli bölümlere geçelim ama öncesinde hep bizim yani çağımız insanlarının hikâyelerini yazan Mustafa Kutlu'nun en son 11.12.2024 Çarşamba tarihli ve "Komşuluk öldü" başlıklı yazısı ile devam edelim… Komşuluk öldü (ve Suriye'de bir ADİL DÜZEN!) Apartmanda yaşayanlar kendi hayatlarına bakarak bu soruya cevap verebilirler. İster tezgâh, ister makine, ister bilgisayar başında olsun bu hayat "fabrika ayarı"na tâbidir. Bir adım ötesi aile fertleri ile iletişimi kesmektir.

14 Aralık 2024 05:09

Necati Tuncer

Biz Kimleriz? Altaylardan Gelen Erleriz! Ne Diye Gelmiştik, Nerede Duruyoruz?

Ömer Lütfi Akad'ın "Göç üçlemesi" filmlerinden Gelin'de, örneğimiz olacak güzel bir replik vardı. "Yozgat çarşısında kime sorsan gösterirlerdi, Sorgunlu Hacı İlyas'ı." Kimliğini öne çıkararak kabul sağlamak ya da baskı kurmak amacındaki politikacılar da tanımıştır insanımız. Geçtiğimiz günlerde 100.üncü doğum günü dolayısıyla anılan, her gönderildiğinde tekrar gelmesiyle ünlenen merhum Demirel'in "Ben bu ülkede 41 yaşımda başbakan oldum" anlatımı, hem tecrübesine hem Türkiye'ye minnetine yorulurdu. Merhum Demirel'in, 41 yaşında başbakan olmak gururlanmasını, idamlar ve DP'lilere özel yasak dolayısıyla o "Kaht-ı rical" günlerinde, "Su Müdürü" sıfatlı bir bürokrat lider yapılmış ve "Bugünkü ciğer, yarınki etten iyidir" tercihlilerin tatmini sağlanmıştır, şeklinde izah eden bir görüş de vardır. Burada çıkarımız ne bizim?" 7 Ekim Aksa tufanı direnişinin başlamasından iki gün sonra bu demeciyle medyaya görüntü vermişti, Sayın Arınç. O günden beri birkaç kere demek istediklerini anlamaya çalıştığımız yazılarımız oldu. Demecinin yayımlanmasının ertesinde, yanlış anlaşıldım mazeretine sığınan Sayın Arınç'a, Türkçenizde doğru anlaşılacağınız kelimeleriniz yok muydu sorusu, sanıyoruz bugüne kadar sorulmuş değil. Şifreyi çözen çözmüştü. Biz de bunu İsrail, Suriye'yi yıkıp işgal ettiğinde anlayabildik. "Senin gıdanı bile dışarıdan gönderiyoruz." "İyilik etmeden, başıma kakar" türkümüzde anlatılanı çağrıştıran Sayın Arınç, bombaların altındaki bir toprakta hangi bitki ve ağaç yetişir ve kurşun zehirlenmesi yapmaz, bilgisini de verseydi bunu derken, iyi olurdu. "Senin teknik aletlerini, ihtiyaçlarını dışarıdan karşılıyoruz." Sayın Arınç'tan, ne kadar karşıladıklarını ve 7 Ekim'den sonra İsrail'in nelerini karşıladıklarını da açıklamasını istemek hakkımız vardır. "Onlara haklılık payı kazandırıyorsun." O gün çok acele ederek bu soruyu soran sayın Arınç, çıkarlarının ne olduğunu yandaş medyalarının yazdıklarından öğrenmiş ve rahatlamıştır, sanıyoruz.

14 Aralık 2024 05:06

Şakir Tarım

Bir Efsanedir Hasan Bitmez!

7 Ekim 2023'ten bu yana 15 aydır Filistin'de; son 20 gündür Suriye'de yaşananlar dikkate alındığında, şehit Hasan Bitmez'in bekamızla ilgili konularda TBMM ve Türkiye'yi uyardığını daha iyi anlıyoruz. Dönemin Başbakanı Erdoğan'ın 5 Şubat 2004'te Harward Kennedy Shooll'de yaptığı konuşmanın ABD'ye teslimiyet anlamına geldiğini, "sözün sahibi"nden nakletti: "ABD ve küreselcilerin hedeflerini gerçekleştirmesine hiçbir şekilde engel olmayacağız. Bilakis her türlü desteği sağlama noktasında iş birliği yapmaya hazırız. ABD'nin bizden talep ettiği bütün yükümlülükleri yerine getireceğiz. Bunun için KKTC'yi dahi feda etmeye söz veriyoruz ve bunu garanti ediyoruz. İsrail'in güvenliği bizden sorulur." Hasan Bitmez, ABD ve İsrail'in Türkiye ve Ortadoğu'yu yok etme planlarını çok iyi biliyordu. Bugün Suriye'de yaşanan kaos ortamının bu noktaya geleceğini daha o günden hatırlatmıştı: "Suriye'ye diz çöktürme projesinde de Siyonizm'e yardımcı oldunuz. Bugün Suriyeliler perişan! Yüz binlerce insan öldü. Milyonlarca insan göçmen oldu. Suriye bölünme aşamasına geldi. ABD bölgeye yerleşti. Terör örgütleri Suriye'de cirit atıyor." RAHMETLİ Hasan Bitmez'in TBMM'deki konuşması iyi analiz edilince, bugün yaşananlarla ilgili, geçmişte hangi hazırlıkların yapıldığını daha net olarak görebiliyoruz. Erbakan'ı "lideri" olarak gördü. İki gün sonra "ümmetin şehidi" oldu. Vefatı üzerine Türkiye ve dış dünyadan pek çok taziyeler yayımlandı: "DAVA adamına yaraşır bir hayat sürdüğüne ve 'Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz' hadis-i şerifi sırrınca ölümüne hepimiz şahidiz." (Temel Karamollaoğlu, dönemin Saadet Partisi Genel Başkanı) "Allah'ım, hakkın sesini haykıracak bir nefes eksildi. Yerine yenilerini gönder." (Safiye Bitmez, şehidimizin sadık eşi) "Çok uğraştık. Ama kadere karşı gelinmiyor. Son nefesine kadar hakikati haykırdı. Susturmaya çalışanlara inat, hakkı söyledi." (Dr. Turhan Çömez, kriz başlayınca ilk müdahaleyi yapan doktor, Balıkesir Milletvekili) "Hasan kardeşimiz Filistin şehididir." (HAMAS'ın şehit olan eski lideri İsmail Heniyye) "Hasan Bitmez'in vefatının üzüntüsü içindeyim." (Kemal Kılıçdaroğlu, eski CHP Genel Başkanı) "Tarihe adını onurla, haysiyetle yazdırdı. Sultan Süleyman'a kalmayan dünya, kimseye kalmayacak!" (Elif Çakır, gazeteci) "Çok konuşmayı sevmezdi. Ağdalı, nağmeli konuşmayı bilmezdi. En belirgin yönüyse, 'doğru' değil; 'çok doğru bir insan' olması. Sözünü esirgememesi, yapılan her işin sonucunda, teşkilâtını iyi temsil edebilmek için sözünü sakınmadan söylemesi ve kararlı bir şekilde adımını atması." (Birol Aydın, arkadaşı ve Saadet Partisi İstanbul Milletvekili) "Hayatını İslâm âlemini birleştirmeye, Müslüman milleti uyandırmaya, son olarak da Filistin'in mazlûmiyetini savunmaya adamıştı. Vefatı İslâm âlemini ve dostlarını derinden üzdü." (Dr. Ali Ekber Velâyetî, Dünya İslâmî Uyanış Forumu Genel Sekreteri) "Kardeş ülke Türkiye'den üzücü haber geldi. Uluslararası etkinliklere konuk olan Hasan Bitmez vefat etmişti." (Cemaat-i İslâmî, Pakistan) Allah derecesini âlî eylesin!

14 Aralık 2024 05:04

İsmail Hakkı Akkiraz

Davamız İslam'dır

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz. İslam, ne liberalizmdir, ne kapitalizmdir ne de radikalizmdir. Bu nedenle; "Bugün dininizi ikmal ettim ve nimetlerimi tamamladım" ayeti en son indirilmiştir. Bugün, Müslüman toplumların zillet içinde olmalarının temelinde, itikat, ahlak, düzen ve kavram olarak İslam'dan uzaklaşmaları vardır. Modern Müslüman, ılımlı İslam, çağdaşlık gibi kavramlar, büyük bir fikir kirliliği, manevi yıkım için kullanılmaktadır. İslam'ın ılımlısı, ılımsızı olmaz. Çünkü İslam, Allah yapısıdır ve dünya ve ahiret saadetinin tek ilacıdır. Bunun için, İslam'ca düşünmek ve yaşamak gerekir. İslam, bütün insanlığın kurtuluşu için gönderilmiştir. Bu nedenle İslam'ı tebliğ­de muhatabımız istisnasız bütün insanlardır. Erbakan Hocamız bize ne öğretti, bilmek gerekir: "İnancımıza göre; namaz dinin direği, cihat ise zirvesidir. Müslüman hakkin hâkimiyeti için motor, şerrin yok olması için fren olma görevlisidir. Bu dünyada, adil bir düzenin himayesinde, huzur ve emniyet içinde yaşamak için, sadece insan olmak yeterlidir. Biz seçimler için değil, gelecek nesiller için çalışıyoruz. Biz mantar zihniyetli değiliz, biz çınar ağacıyız. Bizim davamızda kimse kendi için yaşamaz, herkes kardeşi için yaşar, menfaati öldürmenin en kolay yolu budur. Bir milletin asıl gücü; topu, tüfeği yahut tankı değil, imanlı ve inançlı gençliğidir. Allah'ın en sevdiği insan, sorumluluğunu bilen ve kendi görevini en iyi şekilde yerine getiren insandır. Görevini ciddiyet ve titizlikle yapmak ihsan makamıdır. Dünyayı ezen sömürü canavarının beyni Siyonizm, kalbi haçlı Avrupa, sağ kolu Amerika, sol kolu Rusya'dır. Ben kesinlikle inanıyorum ki; önümüzdeki yıllarda bütün dünyada en gür seda hakkın ve hakka inananların olacaktır." Her Millî Görüşçü bilir ki, bu kendiliğinden olmaz. Bakınız Rabbimiz Tevbe Suresi 41. şöyle buyuruyor: "Sizin için kolay da olsa, zor da olsa gerek hafif, gerek ağır olarak, yani genç-ihtiyar, atlı-yaya, küçük birlikler ve ordularla, bekâr-evli, cesur-korkak hangi halde bulunursanız bulunun, mutlaka evlerinizden fırlayarak cihada çıkın ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda yürekten çaba gösterin. Çünkü eğer bilirseniz, bu sizin kendi iyiliğiniz içindir." Bir komutan, bilge subayları, tecrübeli ve deneyimli kurmayları yanında bulundurmaz, sadece heyecanı yüksek, kanı deli er ve çavuşlarla yola çıkarsa yarı yolda kalır. Bu durum, İslam'ın emrettiği bir edeptir.

14 Aralık 2024 05:01

Berkant Gültekin

Öcalan'a Çağrı, Bakırhan'a Alkış Ve Gelmekte Olan Kara Kış

ABD'nin Suriye'ye dair hedeflerini ve Türkiye'den beklentilerini anlatıp geri döndü. Türkiye'de iktidar bloku Suriye'de olan bitenden hayli memnun. "Öyle ya da böyle" dediğimiz parantezin içine, ölümler, katliamlar, milyonlarca insanın sığınmacı durumuna düşmesi ve bir ülkenin yerle bir olması gibi "küçük" detaylar giriyor tabii! Erdoğan da ayakta, daha ne olsun. Hem Trump'ın Erdoğan'a yazdığı o meşhur mektupta Mazlum Abdi'ye (Kobani) yönelik olumlu tutumumu hem de Dışişleri Bakanlığı'na getirdiği Rubio'nun YPG'ye dair görüşlerini bir arada değerlendirince, bunun gerçekleşme ihtimalinin çok yüksek olduğunu söylemek zor. Bakırhan o konuşmasında Bahçeli'nin başlattığı tartışmaları olumlu bulduklarını, Türkiye'nin, sınırları dışında yaşayan Kürtlerle "hasımlık" değil "hısımlık" yapması gerektiğini, sınır dışındaki Kürtlerin, Türkiye için bir tehdit olmadığını söylemiş ve "Türk-Kürt ittifakını demokratik bir zemine çekerek barış ve kardeşlik projesini başlatmamız gerekir. Bugün, tarihi Türk-Kürt ittifakının test alanı Rojava'dır (…) Ortadoğu'da barışın sağlanması adına bölgesel bir ittifak, sosyal, ekonomik ve kültürel etkileşim şarttır. Bu konuda iktidarın atacağı adımlara her türlü desteği vermeye hazırız" ifadelerini kullanmıştı. Anlaşılıyor ki MHP lideri, Türkiye'nin YPG ile Suriye'de bir çatışmasızlık üzerine anlaşmasını, Öcalan'ın yapacağı çağrıyla fitili ateşleyip Kürt kamuoyunun sürece güven duymasını sağlamasını, bu ortaklığın da Kürt seçmen desteğine tahvil edilip Türkiye'de Erdoğan'ın yeniden seçilmesine giden yolun taşlarını döşemesini istiyor. Bakırhan konuşmasında Erdoğan'ın önünde "Tarihe geçme fırsatı" olduğunu söylediğine göre, Kürt siyasi hareketinin anayasa referandumu ya da bir erken seçim gelip çattığında "tarihe geçen" bir lideri cezalandırmaktan yana direkt bir tavır geliştirmekten kaçınması sürpriz olmayacaktır. İç politikada ortaya çıkabilecek tepkiler ve oluşabilecek potansiyel risklerle birlikte 2025'in başı itibariyle halkın geniş kesimlerinin yaşayacağı kara kış, Erdoğan'ı derin düşüncelere gark eden olguların başında geliyor.

14 Aralık 2024 05:00

L. Doğan Tılıç

Türkiye'deki Suriyeliler: Gitmek Mi Zor, Kalmak Mı?

"Muhteşem devrim"in görünen "muzaffer baş aktör"ü HTŞ, siyasal İslam, cihatçılık ya da adına ne derseniz deyin savunduklarını iddia ettikleri değerler adına tam bir sefalet sergiliyorlar. İsrail, kontrolünü ele aldıklarını söyledikleri "vatan"larını lokma lokma yutup, orduları olabilecek ve savunma yapmalarını sağlayacak ne varsa yok ederken ağızlarını açıp Netanyahu'ya tek söz edemiyorlar. "Gitmek mi zor, kalmak mı zor? / O sabahı gel bana sor." 2011'de Suriye'de isyan, ayaklanma, iç savaş başladığında, evlerini barklarını geride bırakıp kendilerini yurt dışına atan Suriyeliler, Zeki Müren'in şarkısını bilmeseler de kuşkusuz bu nakarattaki gerilimi yaşamışlardı. Şimdi, "muhteşem devrim" onları evlerine geri çağırırken, 13 yıldır tutunmaya çalıştıkları topraklardaki ev sahipleri de "misafirlik uzadı, artık gidin" diyor. On yıllardır bir ayağı Suriye'de, orada da iş yapıyor. "Suriyeli ortağım endişe içinde. Esad, tamam diktatördü, ama onun zamanında iş hayatı bir şekilde devam ediyordu. Şimdi, ne olacağı konusunda tam bir belirsizlik var. Ortağıma geleyim diyorum, 'Sakın gelme, başına ne geleceğini bilemeyiz' diyor. Ben buradaki Suriyelilerle de yakın ilişki içindeyim. Sınırdaki geri dönüş kuyrukları da gerçek değil. Gidenler bakıp döneyim havasında, kontrol için gidiyorlar." Abdo'nun gözlemi de düşüncesi de bu. Hatay'daki Arap Alevi vatandaşların Suriye'deki akrabalarından duydukları "iyi" haberler de yok değil. Onlardan biri; "Şimdi Lazkiye'den bir akrabam aradı" diyor. "Durumumuz iyi dedi. Yeni idare önde gelen Alevi şıhları ile toplantılar yapmış. Bizden yana olun, rahatınıza bakın demişler. Yine de Hristiyanlar ve Aleviler endişeliler. Geçmişte yaşadıklarını, cihatçılar tarafından yakılıp yıkılan köylerini, katliamları unutmuş değiller. Bekleyip göreceğiz." Imad Hac Yusuf, 47 yaşında bir mermer ustası, dört çocuğuyla beraber Hatay'da bir konteynırda yaşıyor. "Orada bizi neyin beklediğine bağlı." 32 yaşındaki Ömer Rahman, Hatay'a İdlib'in küçük kasabası Ariha'dan gelmiş. 2011'den bu yana Türkiye'ye gelen, bugün resmi rakama göre sayıları 2.9 milyon olan, ancak 5 milyona kadar çıktığı yıllardan söz ettiğimiz Suriyelilerin; Türkiye'nin ekonomik büyümesine katkıda bulunduğu, gündelik temel ihtiyaçlarının Türkiye ekonomisi içinde karşılandığı, yalnızca ucuz emek olarak değil kurdukları şirketlerle de var oldukları, Türkiye bankalarında milyonlarca dolarları olduğu bir gerçek. 2023 yılı itibariyle 108 bin 250 Suriyeli çalışma iznine sahipti. Geçen günlerde Hürriyet'e yaptığı açıklamada, Türkiye'nin birçok kentinde kayıtlı ya da kayıtdışı çalışan çok sayıda Suriyeli göçmen olduğuna dikkat çekerek "Sektör panik halinde. Şu şartlarda, ülkesine dönen Suriyeli işçinin yerini dolduramayız" demişti. Ankara'nın tarımdaki önemli ilçelerinden Beypazarı'nın 50 binlik nüfusu içinde 6 bin kadar Suriyeli olduğu tahmin ediliyor. Hafta başında, Beypazarı yerel medyası, "Belediyeden Suriyeli Misafirler İçin Güvenli Dönüş Hizmeti" haberleri yaparak; "Beypazarı Belediyesi, uzun bir süredir şehirde misafir edilen Suriyelilerin memleketlerine dönüşünü sağlamak amacıyla yeni bir transfer hizmeti başlatıyor. Belediye tarafından yapılan açıklamada, dönüş için gerekli başvuruların Belediye Binası'nın giriş katında bulunan Danışma bölümünden form doldurularak yapılabileceği duyuruldu" denilmişti. "Vahhabi" dediği kendisine işçileri getirip işçi başı bir yüzde alan Suriyeli "Çavuş" var. Osman, 40 yaşında, 2012 yılında Haseke'den kaçıp gelmiş. "Suriye'de öğretmendim" diyor. "Burada tavukçulukta, tarlalarda çalışıyoruz. Soğan bitti, şimdi havuç var. Çapa yapıyoruz, hasat yapıyoruz. Evde 9 kişiyiz. 3 çocuk okula gidiyor, 5 kişi çalışıyoruz. Dönmek istiyorum tabii. Birkaç ay sonra, belki yazın, bakalım." BEŞ YILDA SURİYE'Yİ İHYA EDERİZ Bir de yakılıp yıkılmış Suriye'de, altyapı ve üstyapıda yapılacak işlerden hevese kapılanlar var. Mustafa Karslıoğlu, Doğu Akdeniz İnşaat Müteahhitleri Federasyonu (DAIMFED) Başkanı, 5 yılda Suriye'yi yeniden inşa edebileceklerini tahmin ediyor. Suriye'de yeniden inşa koşullarının ne zaman oluşacağını kestirmenin zor olduğunu, yeniden inşa finansmanın zengin Arap ülkelerinden, Batı'dan ve uluslararası kuruluşlardan geleceğini aktarıyor ve "Eğer bir ekonomi dışarıda yatırım yapacağı fazlayı yaratamıyorsa, yatırım için kendi ekonomik fazlası yoksa, oradan pek beklenti içinde olamazsınız. Türkiye'nin zaten kendi deprem bölgesi var yeniden inşa etmesi gereken ve bir ekonomik fazlası da yok. Kısa vadeli birkaç veriye bakarak havaya girmek doğru değil. Uzun vadede, orada koşullar oluşursa ve biz de doğru adımları atarsak, ihtiyatlı bir iyimserlik içinde olabiliriz." Ülkenin önemli müteahhitlerinden biri de, isminin açıklanmaması koşuluyla yaptığı açıklamada, iki şeye dikkat çekiyor: Bir; Suriye'de bir yeniden inşa konuşmak için henüz çok erken. "Koyun can derdinde kasap et!" BİR AYAĞIMIZ ORADA, BİR AYAĞIMIZ BURADA "Gitmek mi zor, kalmak mı zor?" ikilemi içinde bocalayan Türkiye'deki Suriyelilerin, uluslararası verilere bakarak önemli bir kısmının kalacağı söylenebilir. Ali, 37 yaşında, 2014'de savaş nedeniyle Halep'ten kaçıp gelmiş. "Esad'ın devrilmesinden sonra dönmek isteyenler de var kalmak isteyenler de var. Ben şimdilik dönmeyi düşünmüyorum. İşim düzenim ailem burada artık.", diyor. 2016'dan beri inşaat sektöründe ne iş bulsa çalışıyor: "Esad'ın gitmesine çok sevindik, bayram yaptık. Şu an Ankara'dayım 5 ay önce evlendim, burada düzenimizi kurduk. Yani bana sorarsan şimdilik dönmeyi düşünmüyorum. Neden diye sorarsan buradaki işlerden dolayı. Ve benim eşim Suriyeli olmadığı için, Iraklı kendisi, beklemedeyiz yani." Zeynep genel Suriyeli sığınmacı profilinin dışında birisi. Okullarda hocaları bile sormaya başlamış, ne zaman dönüyorsunuz artık diye. "Suriye'ye dönmeyi düşünüyorum, istiyorum. Ama Türkiye ile de bağım kopsun istemiyorum. Git gel yapacak şekilde daha çok Türkiye'de kalacak şekilde yaşamak istiyorum."

14 Aralık 2024 05:00

Selin Nakıpoğlu

Bugün Değilse Ne Zaman?

Afganistan, Libya ve Irak'ta yaşananların bir benzeri günümüzde Suriye'de yaşanıyor. Suriye'de Heyet Tahrir el Şam bünyesindeki cihatçı grupların, Suriye Ordusu'na karşı 27 Kasım'da başlattıkları saldırılar sonucunda Suriye yönetimi düştü. Sadece bu kadar da değil, radikal İslamcıların Türkiye sınırına yaklaştıkları bir süreçteyiz. Emperyalizmin "böl ve yönet" şiarıyla yürüttüğü Büyük Ortadoğu Projesi büyük bir adım daha attı. Siyasal İslamcıların iplerinin doğrudan her zaman olduğu gibi emperyalizmin elinde olduğu ise Suriye'nin başına gelenlerden sonra apaçık ortada. Kadınlar, bir mahrem (aileden bir erkek koruyucu) olmadan tek başlarına dışarıda olamazlar" dediler.

14 Aralık 2024 05:00

İletişim Formu

captcha

Kişisel verilerinizi işlemekte ve kanunlarda öngörülen teknik ve idari tedbirleri alarak bu verilerinizin korunması için elimizden gelen çabayı göstermekteyiz. İşlenen kişisel verilerinize ilişkin bilgilere aydınlatma metnini ziyaret ederek ulaşabilirsiniz.