×Uygulama Logosu

Habokado - Akıllı Haber Özeti

Özetleri Okuyun ve Dinleyin

Davamız İslam'dır

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz. İslam, ne liberalizmdir, ne kapitalizmdir ne de radikalizmdir. Bu nedenle; "Bugün dininizi ikmal ettim ve nimetlerimi tamamladım" ayeti en son indirilmiştir. Bugün, Müslüman toplumların zillet içinde olmalarının temelinde, itikat, ahlak, düzen ve kavram olarak İslam'dan uzaklaşmaları vardır. Modern Müslüman, ılımlı İslam, çağdaşlık gibi kavramlar, büyük bir fikir kirliliği, manevi yıkım için kullanılmaktadır. İslam'ın ılımlısı, ılımsızı olmaz. Çünkü İslam, Allah yapısıdır ve dünya ve ahiret saadetinin tek ilacıdır. Bunun için, İslam'ca düşünmek ve yaşamak gerekir. İslam, bütün insanlığın kurtuluşu için gönderilmiştir. Bu nedenle İslam'ı tebliğ­de muhatabımız istisnasız bütün insanlardır. Erbakan Hocamız bize ne öğretti, bilmek gerekir: "İnancımıza göre; namaz dinin direği, cihat ise zirvesidir. Müslüman hakkin hâkimiyeti için motor, şerrin yok olması için fren olma görevlisidir. Bu dünyada, adil bir düzenin himayesinde, huzur ve emniyet içinde yaşamak için, sadece insan olmak yeterlidir. Biz seçimler için değil, gelecek nesiller için çalışıyoruz. Biz mantar zihniyetli değiliz, biz çınar ağacıyız. Bizim davamızda kimse kendi için yaşamaz, herkes kardeşi için yaşar, menfaati öldürmenin en kolay yolu budur. Bir milletin asıl gücü; topu, tüfeği yahut tankı değil, imanlı ve inançlı gençliğidir. Allah'ın en sevdiği insan, sorumluluğunu bilen ve kendi görevini en iyi şekilde yerine getiren insandır. Görevini ciddiyet ve titizlikle yapmak ihsan makamıdır. Dünyayı ezen sömürü canavarının beyni Siyonizm, kalbi haçlı Avrupa, sağ kolu Amerika, sol kolu Rusya'dır. Ben kesinlikle inanıyorum ki; önümüzdeki yıllarda bütün dünyada en gür seda hakkın ve hakka inananların olacaktır." Her Millî Görüşçü bilir ki, bu kendiliğinden olmaz. Bakınız Rabbimiz Tevbe Suresi 41. şöyle buyuruyor: "Sizin için kolay da olsa, zor da olsa gerek hafif, gerek ağır olarak, yani genç-ihtiyar, atlı-yaya, küçük birlikler ve ordularla, bekâr-evli, cesur-korkak hangi halde bulunursanız bulunun, mutlaka evlerinizden fırlayarak cihada çıkın ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda yürekten çaba gösterin. Çünkü eğer bilirseniz, bu sizin kendi iyiliğiniz içindir." Bir komutan, bilge subayları, tecrübeli ve deneyimli kurmayları yanında bulundurmaz, sadece heyecanı yüksek, kanı deli er ve çavuşlarla yola çıkarsa yarı yolda kalır. Bu durum, İslam'ın emrettiği bir edeptir.

İsmail Hakkı Akkiraz

Kaynak: Milli

14 Aralık 2024 05:01

Alıntıdır : Haber Kaynağı İçin Tıklayınız

Yazarın Diğer Yazıları

Bu habere çok benzer konularda diğer kaynaklardaki haberlere aşağıdan ulaşabilirsiniz.

İsmail Hakkı Akkiraz

Erbakan Hocamızdan…

Erbakan Hocamız diyor ki: "Faraza, bir zaman tünelinden geçirilip, asrısaadet dönemine ve Bedir Tepesi'ne bırakılan kimse, bir tarafta Peygamber Efendimiz, arkasında iman ordusu, karşı tarafta ise Ebu Cehil lain ve küfür ordusu olduğu halde, Bedir harbinin yapıldığını görse; 1. Hangi bahane ile olursa olsun, Ebu Cehil'in safına katılsa, ona arka çıksa ve alkışlasa küfrünü izhar etmiş olur. 2. Veya'Allah, hakka yardım etsin' deyip, hiçbir tarafa tabi ve taraf olmadan yerinde otursa, o zaman da münafıklığını ispat etmiş sayılır. Zira bu söz 'hangi taraf haklı, pek bilemiyorum, Hz. Muhammed'in haklılığından da şüphe ediyorum' anlamına gelir. 3. Şayet bu manzara karşısında 'Ya Rabbi, Resulü'ne ve ashabına yardım et' şeklinde dua etmekle yetiniyor ve yerinde duruyorsa, bu halde de fasık bir Müslüman olduğu ortaya çıkar. 4. Yok eğer, bu durumu görür görmez 'Resulüllah'ın ayağına diken batacağına benim gözüme ok saplansın, diyerek yerinden fırlıyor ve bağırsakları çalılara takılsa bile, İslam'ın safına katılmak ve Allah yolunda vuruşmak üzere koşuyorsa, o takdirde gerçek bir mümin olduğunu kanıtlamış olur." Şuurlu Müslüman; İslam tarafında olan kimsedir ve batılın yok olması için, bir teşkilat ve disiplinli bir ordu içinde mücadele eden kimsedir. Erbakan Hocamız diyor ki; "Hiç unutmayalım ki bir saadet dünyası geçtiğimiz tarih boyunca olduğu gibi ancak Millî Görüş'le kurulabilir. Millî Görüş'ün dışındaki diğer taklitçi ve işbirlikçi görüşler yok ortanın soluymuş, sağıymış, muhafazakârmış, şuymuş buymuş taklitçi ve işbirlikçi görüşlerle insanlığa saadet getirilemez. Bunun temel sebepleri vardır. Zira Millî Görüş, öbür uydurma görüşlere benzemez. Onlardan bir tanesi değildir. Millî Görüş'ün onlardan temelde 7 tane mühim farkı vardır. 1. Biz maneviyatçıyız. Onlar maneviyata önem vermezler. Hâlbuki maneviyatsız saadet olmaz. Ahiret olmaz, şehitlik olmaz, şehitlik olmazsa vatan olmaz. Bu sebepten dolayı saadetin temelinde önce maneviyatçı olmak, ahirete inanmak yatar. 2. Diğer görüşlerin hepsi Siyonizm'in; insanlığı köle yapmak için kullandığı faizci kapitalist sistemin bekçisidirler. Millî Görüş, hayır bu haksız sistemi değiştireceğiz, adil düzen kuracağız, dediği için öbürlerinden farklıdır, saadet getirir. Çünkü faizle saadet gelmez. Faizle kölelik gelir, fakirlik gelir, açlık gelir. 3. Onlar Batı'yı bizden üstün görürler. Hâlbuki insanlık her şeyini İslam'a borçludur. Bizim medeniyetimiz Batı medeniyetinden üstündür. Saadet, İslam'ın ulvi prensiplerindedir. 4. Siz bu diğer partilerin hiçbirisinden biz yeni bir dünya kuracağız diye bir söz işittiniz mi? Yeni bir adil dünya kurulmadan saadet olmaz. 5. Onlar sonuç itibarıyla AB'ye gireceğiz, İsrail'e vilayet olacağız gayesini gütmektedirler. Millî Görüş, tarihteki şerefli yerimizi almak gayesi güdüyor. Bundan dolayı saadet ancak Millî Görüş'le elde edilir. 6. Onlar müstemleke tipi kalkınma yaparlar. Taklitçi oldukları için lider ülke kalkınması yapamazlar, lider ülke, öncü ülke olmak ancak Millî Görüş'le mümkündür. 7. Onlar hepsi narkozlanmıştır. Bugünkü gidişatın adım adım Türkiye'yi İsrail'e vilayet yapmanın uyuşukluğu içerisindedirler. Millî Görüşçüler uyanıktır. Bize saadeti ancak Millî Görüşçü getirebilir." Selam hidayete tabi olanlara…

22 Ocak 2025 05:05

İsmail Hakkı Akkiraz

Erbakan Ve Demokrasi

ABD ve Siyonizm, "demokrasi" kelimesini kullanarak İslam coğrafyasını kana bulamıştır. Demokrasi yerine demokratur uygulanıyor" şeklinde uyarılarda bulunuyor. Yani ırkçı emperyalizm çeşitli ülkelerde, mesela Uganda'da misal olarak söylüyorum; filanca insanı iktidara getirmek istiyor, buna göre medyayı kullanıyor, para gücünü kullanıyor, işbirlikçileri kullanıyor, elinde başka etkenler var, bunları kullanıyor. Oradaki zavallı halk, bu etkilerin altında "ben seçiyorum" zannederek gidip ırkçı emperyalizmin istediğini seçip başına getiriyor. Burada kullanılan metot; "horoz dövüşü" oluyor. Yani bütün ülkelerde iki tane partiyi tutar, öne çıkarır oysa bunların ikisi de ırkçı emperyalizmin partileri olmaktadır. Amerika'da Cumhuriyetçi Parti de, Demokrat Parti de sonunda ırkçı emperyalizmin güdümünde bulunmaktadır. Almanya'da Sosyal Demokratlar da, Hıristiyan Demokratlar da bu konumdadır. Bu, geliştirilmiş bir metottur. "Ben seçtim" zannediyorlar, hâlbuki etkiyle karanlık odakların partilerini iktidara taşıyorlar. Şimdi bu iki tane partiye horoz dövüşüyle yaptırılıyor. Ekranlarda siz seçim boyunca siz sadece iki parti var zannediyorsunuz. Tıpkı Türkiye'de AKP'yle, CHP'yle oynanan horoz dövüşü oyunu gibi. Bunların arasında ne fark var. Allah aşkına temelde? Şimdi bunu söylediğim zaman bazı kardeşlerimiz yadırgayacak, "Canım CHP ile AKP aynı tutulur mu?" diye karşı çıkacak ama ben perde arkası gerçeklerden ve temel meselelerden bahsediyorum." Milletimize bu gerçekleri kim anlatacak, elbette ki Millî Görüşçüler, Saadet Partililer anlatacaktır. Erbakan Hocamız, bir milletin uyanması için gerekli olan temel esasları şöyle açıklar: "1. Temel esasımız; bir kavim saadet bulamaz, kendisini ıslah etmedikçe. Onun için aziz milletimize sesleniyorum; eski devir kapandı. Futbol takımı tutar gibi sen sağcısın öbürü solcu bu boş lafları bırakın, hakta birleşelim. Geliniz, bütün insanlığa en hayırlı hizmeti yapalım. 2. Temel esasımız şudur: Bir kavmin içinde hakkı tebliğ eden bir zümre bulunursa Allah o zümreye hidayet verir, onların yüzü suyu hürmetine o kavme saadet verir. Bundan dolayıdır ki, kardeşlerimizin, inananların, hakkı tavsiye eden sıfatını kazanmaları gerekmektedir. Bu da ancak canla başla çalışmayla mümkündür. 3. Temel esas şudur: Üzülmeyin, gevşemeyin, inanıyorsanız üstünsünüz. Bundan dolayıdır ki; Batılların hepsi yok olacaklardır. Biz burada değişmez kanunları konuşuyoruz. İnanıyorsanız üstünsünüz, yoksa başkasını taklit ediyorsanız uşaksınız. 4. Temel esas ise zafer inananlarındır ve zafer yakındır. 5. Temel esasta: Allah nurunu tamamlayacaktır." Millî Görüşçülerin bu kıvama gelmeleri şarttır. Tarafımız bakımından Erbakan Hocamızın şu sözleri manidardır: "Avrupa kültürü ile er ya da geç hesaplaşacağız. Bundan kurtuluş yok. Biz kararımızı bu hesaplaşmaya göre vermek durumundayız. Biz Batılı değiliz. Biz Avrupalı değiliz. O zaman hesabımızı ve çalışmalarımızı bu farklılık üzerine yoğunlaştırmak durumundayız. İster Batı, ister Doğu, yani ister kapitalizm, ister komünizm; hangi sistem olursa olsun artık ahir ömürlerini yaşamaktadırlar. Bizim meşhur misalimizle her yerde söylediğimiz gibi ne yaparsa yapsınlar; hangi oyunları oynarlarsa oynasınlar, hepsi yok olup gideceklerdir. Ve Allah nurunu onlar istese de istemese de tamamlayacaktır. Bugün İslam'ın evrenselliğini ve herkes için saadet nizamı olduğunu hemen hemen bilmeyen kalmamış gibidir. Bizlerin yapması gereken, yalanla ve çirkinlikle uğraşmak değil, doğru ve güzel olanla uğraşmaktır." Selam hidayete tabi olanlara…

18 Ocak 2025 05:23

İsmail Hakkı Akkiraz

Erbakan Hocamız Diyor Ki…

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz. Müslümanın ve sorumluluk sahibi inançlı bir insanın vazifesi: 'Şu farzdır, şu haramdır. Yani Cenab-ı Hak bize, 'Faiz haramdır, alan da veren de günahkârdır' diye konuşmamızı değil, faiz sistemini değiştirmemizi emretmektedir. Bakınız, "Faiz haramdır, günahtır' şeklinde papağan gibi milyonlarca kere tekrarlanan sözler, vaazlar, nasihatler, faiz oranını ve tahribatını artırmaktan başka bir netice vermemiştir. Hâlbuki'Faiz kaldırılmıştır" kararnamesinin mürekkebi 1 mg bile tutacak değildir…" Bu sözler; bir hakikati beyan ediyor. Beyan edilen "İslamsız saadet olmaz" hakikatidir. Adil bir düzenin kurulması, konuşmakla değil, cihatla mümkündür. Erbakan Hocamız diyor ki: "Şimdi maalesef bütün İslam âlemi ve özellikle Türkiye'miz, üstü açık umumi bir Siyonist sömürü ve sindirme hapishanesine çevrilmiştir. Çünkü böylece, daha dikkatli olmamız, daha çok çalışmamız ve neticede daha büyük şeref ve sevap kazanmamız murat edilmiştir." Erbakan Hocamızın bu sözleri, üzerimizdeki cihat görevinin önemini ve zaruretini ortaya koymaktadır. Erbakan Hocamız diyor ki: "Her şuurlu Müslüman kendisini: Hz. Peygamber Efendimizin Uhud'da diktiği nöbetçi yerinde görmeli, dünyalık heves ve hesaplarla görev yerini terk etmenin nelere mal olacağını devamlı düşünmelidir. Allah'ın adalet hükümleri buralarda da uygulansın, buradaki insanlar da gerçek huzur ve hürriyetle tanışsın ve böylece benim kulluk görevimde bir eksiklik kalmasın ve bunların hesabı benden sorulmasın diye katlanıyorum' olmuştur." Buradan çıkarılacak ders, cihat, makam ve mevki için değil, bütün insanlar saadet bulsun diye yapılır. Erbakan Hocamız diyor ki: "Kur'an-ı Kerim'de iki tane nizam vardır. Namazını kılarsan yarın şu sevabı alırsın diye uyarılacaktır. Müslümanların yapacağı işlerin adı helal, yapmayacaklarının adı haramdır. İki ayrı sistem tarif edilmiştir. Hangi dinden olursa olsun, adam öldürmeye kalkışırsanız, zina yaparsanız, yalan yere şahitlikte bulunursanız, hırsızlık yaparsanız cezasına katlanırsınız." Bizim tek davamız, İslam'dır.

15 Ocak 2025 04:59

İsmail Hakkı Akkiraz

Kur'an'a İman Ve Hak Yol

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz. Kitaplara imanın bir gereği olarak, Kur'an'a da iman etmek, Allah'a itaat etmektir. Ucuz çıkarlar, arzular ve hevesler uğruna, Kur'an ve hükümleri ciddiye alınmıyor ve Allah'ın emirlerine itaatsizlik, medenilik ve ilericilik olarak görülüyor. Hâlbuki Allah'ın yaratmış olduğu bu kâinatta ve varlıklar âleminde ancak, Allah'ın kanunları geçerlidir. Ve fert ve toplum, Allah'ın ilahlığına ve rabliğine iman edip, itaat etmeden, Kur'an'a itimat edip, telkin ve teklif ettiği adil düzeni hayata ikame etmeden, zilletten kurtulup, izzete nail olamaz. Yeryüzünde Allah'ın halifesi, görevli memuru ve varlıkların hukuk emini olan insanın Allah'a itaatkâr olması gerekir. Ve Rabbimiz Allah bu itaati emrediyor. Nisa 59: "Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, kitabındaki hükümleri uygulayın. İlahi hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur Allah'ın tek yetkili Resulüne, onun sünnetine, sizden olan emir sahiplerine de itaat edin…" İman ile itaati birleştirenler, İslam'ca bir medeniyet için hakkını vererek mücadele ederler ve bu itaate zara verecek davranış ve uygulamalardan kaçınırlar. Mesela tesettür farzını önemsemeyip, Batılı kadın tarzıyla toplumda yer edinmeye çalışan Müslüman bir kadın ile "emanetleri ehline veriniz" esasına rağmen, bu konuda üzerine düşeni yapmayan bir Müslüman erkeğin "itaat" konusunda başkalarına örnek olması düşünülemez. Kur'an, Allah'ın Kitabı'nın özel adıdır. Kur'an; âlemlerin Rabbi tarafından Peygamber Efendimize indirilen hidayet kitabıdır. Kur'an, insanlara hayatları boyunca takip etmeleri gereken esasları, yasaları gösteren ve onları teşvik eden bir kitaptır. Bunun sebebi; Kur'an değişmemiştir ama Kur'an okuyan Müslümanlar, Kur'an'ın tanımladığı Müslüman olmaktan uzaklaşmalarından, adı Müslüman bir güruh olmalarındandır.

11 Ocak 2025 05:13

İsmail Hakkı Akkiraz

İlim Ve Siyaset

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz. İlim; Kur'an'dır ve elbette ki İslam'dır. Siyaset ise İslam fıkhında; "insanların dünya ve ahiret saadetlerini sağlamak maksadıyla yönetimlerine talip olmaktır" şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre daha anlaşılır bir şekilde siyaset; "meşruiyetini bireylerin hak ve özgürlüklerini koruma amacından alan, en üst siyasi organizasyon olan devlet eliyle, hak ve adalet ilkeleri çerçevesinde insanlara hizmet etme işidir" olarak tanımlanabilir. Bu konuda hadis olarak rivayet edilen şu söz önemlidir: "İnsanlardan iki sınıf vardır ki; onlar bozulduğunda bütün insanlar bozulur. Onlar düzeldiğinde de bütün insanlar düzelir. Bunlar; âlimler ve emir sahipleridir." Yine bu konuda "İnsanlar yöneticilerinin dini üzere olur" sözü de önemlidir. Allah; "Âlimlere sorun. Peygamberin emrettiğini yapın, yasakladığından sakının" buyuruyor. Allah, önde olanların ilme ve âlime değer vermediği zaman, onlara karşı uygulayacağı şeyi şöyle açıklamaktadır: "Allah; ilmi, kullarının kalplerinden silmek suretiyle değil âlimlerin ruhlarını almak suretiyle alacaktır. Sonuçta hiç âlim kalmayınca insanlar, cahil birtakım kimseleri kendilerine başkan edinirler, bunlara birtakım şeyler sorulur. Onlar da ilimleri olmadığı halde fetva verirler de hem kendileri sapıklığa düşerler hem de halkı sapıklığa düşürürler." Burada önemli olan, takva ehli âlime ve sadık kimselere itibar etmektir. Fatır 28: "İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da böyle renkleri değişik olanlar vardır. Kulları içinde Allah'tan ancak âlimler korkar. Allah, yücedir, bağışlayandır." Allah'tan korkan âlimler ve tecrübeli kadrolarla çalışmak saadet getirir. Al-i İmran 79: "Allah bir insana Kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten sonra onun insanlara, 'Allah'ı bırakıp da bana kul olun' demesi söz konusu olamaz. Ancak o, 'Öğrettiğiniz Kitap gereğince ve kendiniz de incelediğiniz üzere gönülden Rabbe kullar olun' der." İlim, teslimiyet ister. Bu durumda, ilminin hakkını vermeyen ve onu hayata geçirmeyen bir İslam âlimi ve önderi "Rabbani" olamaz. Hz. Ali'nin; "Bana ilimden bir harf öğretenin kölesi olurum" buyurması, âlime hürmetin önemini gösterir. Yanındakiler; "Bu çobana hürmetinizin sebebi nedir?" diye sormuşlar. O da; "Bu çoban bana kitaplarda bulamadığım ilimden bir konuyu öğrettiği için, yani benim hocam olduğu için hürmet ediyorum" buyurmuştur.

08 Ocak 2025 05:10

İsmail Hakkı Akkiraz

Geçmişten Geleceğe

Eşref Edip; Ankara'ya indiğinde, toplantıya yetişmek için bindiği taksinin şoförüne: "Evladım, beni Adakale Sokak'a götür. Ben gazeteciyim, Necmettin Erbakan'ın basın toplantısı var, ona yetişeceğim. İstanbul'dan geldim. Memleketin kaderinde mühim bir toplantı, şoför efendi oğlum" der. "Üstadım hoş geldiniz" diyerek Necmettin Erbakan, Eşref Edip'in elini öper. Eşref Edip; "Partinin adını koydunuz mu?" diye sorar. Cevap verilmeye fırsat kalmadan; "Millî Nizam Partisi" deyiverir. Millî Nizam Partisi'nin kongresinde ilk konuşmayı Eşref Edip yapar ve kürsüye konuşmalarını yapmak üzere Üstat Necip Fazıl davet edilir ve yaptığı konuşmanın bir bölümünde şöyle der: "Millî Nizam, ebedi nizam! Bu parti size, han, hamam, arsa, tarla, apartman, refah ve mutluluk vadetmiyor. Bu Millî Nizam, size çile vadediyor. Bu çileye katlanacaklar, gönül muhabbet fedaileri vadediyor. Bu çileye katılanlar buyursunlar." Kongrede konuşan Necmettin Erbakan Hocamız ise tarihe şu notu düşer: "Sizden niye saklayayım. Asıl kurucularımız; Sultan Fatih Hazretleri, Akşemseddin Hazretleri, Sultan Yıldırım Hazretleri, Sultan Murad, Ulubatlı Hasan, Nizamülmülk, Sultan Yavuz, Orhan Gazi, Alparslan, Melikşah, Kılıç Arslan ve Sultan Hamid Hazretleri'dir." "Millî Nizam Partisi'ni sultanlar kurdu" sözü yine Erbakan Hocamıza aittir. Millî Nizam Partisi'nin kapatılmasından sonra Millî Görüş'ün ikinci partisi olarak 11 Ekim 1972 tarihinde Millî Selamet Partisi kuruldu. "1- Önce Ahlak ve Maneviyat, 2- Montaj Değil Ağır Sanayi, 3- Köylüyü, İşçiyi, Memuru, Esnafı, Dar Gelirliyi, Faize, Vergiye Ezdirmeyeceğiz, Herkese Refah, 4- Uydu Değil, Lider Türkiye. 5- Yeniden Büyük Türkiye, 6- Doğru Yol, Haklı Yol, 7- Millî Görüş'e İnananlar Birleşelim, 8- MSP Pişman Etmez, 9- Laf Değil, Hizmet, 10- Yeni Devir: Millî Görüş, 11- Fabrika Yapan Fabrika, Her İle Fabrika, Herkese İş, Herkese Refah. 12- Millî Görüş, Millî Şuur, Millî Hamle. 13- Bundan Sonra MSP; Huzur, Refah, Lider Ülke Türkiye, 14- Oyalama Değil, Köklü İcraat, 15- İnsanlara Tahakküm Devri Kapandı; CHP, Gazoz, Kola, Montaj Devri Kapandı; AP, Yeniden Büyük Türkiye, Yeni Devir; MSP, 16- Denenmiş Denenmez; Solcuya, Renksize Aldanma, 17- Bu Zafer İnananların Zaferidir. 18- …Ve Zafer Yakındır. 19- Milli, Güçlü, Süratli Yaygın, Kalkınma, 20- Kıbrıs'ı Yunan'a Vermemek İçin, Ortak Pazara Uşak Olmamak İçin." MSP, bu güçlü sloganlarla maddi ve manevi kalkınmayı milletin hafızasına adeta çivi yazısıyla kazımıştır. Ve MSP 6 Eylül 1980 tarihinde Konya'da "Kudüs'ü Kurtarma Günü, Büyük Yürüyüşü ve Mitingini" yapar. Erbakan Hocamızın 19 Şubat 1976 tarihinde başbakan yardımcısı sıfatıyla yaptığı konuşma, "Materyalizm ve Maneviyatçılık" üzerine olmuştur.

04 Ocak 2025 05:24

İsmail Hakkı Akkiraz

Birliğin Gücü

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'a hamt, Peygamberimiz'e, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz. Allah; Kur'an'da insanın yaratılışından söz ederken; "Ben insanları ve cinleri sadece bana kullukta bulunsunlar diye yarattım" diyor. Günümüzde Müslümanlar; İslam'a teslimiyet ve İslam'ı hayatlarına ikame etme konusunu ne kadar ciddiye alıyorlar, bu bir araştırma konusudur. Yoksa İslam'ı şekil ve ruh olarak, kendi kabullerimize, algı ve zanlarımıza uydurma işi değildir. Böyle olsaydı, Allah kulu ve elçisi olan Peygamberimiz'e, ihtaren ve tekiden; "emrolunduğun gibi müstakim ol" demezdi. Emanet eminlikten gelir. İslam, tevhit dinidir. Peygamberimiz ise bu ayetlerin gereği olarak vahdeti emretmiştir. Peygamberimiz buyuruyor: "Allah'ın eli cemaatle beraberdir." "Cemaatte rahmet, tefrikada, ayrılık çıkarma azap vardır" "Bereket, cemaatle beraberdir." "Cemaatten bir karış ayrılıp sonra ölen kimse cahiliye ölümü ile yani küfür, şirk ve nifak üzere ölmüş olur." "Cemaatle kılınan namaz, bir insanın tek başına kıldığı namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir." Vahdetin gereklerinden birisi de, birlik ve beraberliği sağlayacak iç işleyiş düzenini korumak, bilgeliğe ve tecrübeye önem vermek, çekilen çilelere, verilen emeklere hürmet etmek, görevler dağıtılırken, ehliyet ve liyakat esasına azami derecede riayet etmektir. Peygamberimiz; "Müslümanların emriyle ilgilenmeyen her kimse, o Müslümanlardan değildir" buyurmaktadır. Bunlar, itibar etmek, iltifat etmek, ikramda bulunmaktır. Bunun için Peygamberimiz; "İnsanlara teşekkür etmeyenler, Allah'a da şükürsüzlük etmiş olurlar" sözünü söylemiştir. Tasavvufta; "bütün yollar, edeplerden ibarettir" sözü belki de bu ince işçiliği ifade etmek için kullanılmıştır.

01 Ocak 2025 04:58

İsmail Hakkı Akkiraz

Toplumsal Çöküş

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz. İslam bir bütündür, yarısı kendisi değildir. Yani İslam, bir kısmıyla yetinilecek bir din ve düzen değildir. Bu konuda İbni Haldun; " 1. Dayanışmanın yok olması, 2. Üretimin zayıflaması, 3. Tüketim çılgınlığı, 4. Vergilerin artması, 5. Liyakatin dikkate alınmaması, 6. Adaletsizliğin yaygınlaşması, 7. Umutların kırılması, 8. Göçün hızlanması, 9. İblisane bir gurur ve kibir, 10. Gösteriş, riyakârlık ve yalakalık" sebeplerini saymaktadır. İddiası ne olursa olsun bir toplumda bunlar olursa o toplum çöker. Ahlaki yozlaşma, bir toplumun çöküşünün ilk belirtisidir. Bir toplumun siyasi istikrarsızlık yaşaması, çöküşün bir diğer belirtisidir. Bir toplumun olumsuz bir kültürel değişim yaşaması, çöküşün bir diğer nedenidir. Kültürel değişim, Müslüman bir toplumun İslami değerlerini kaybetmesidir ve bu değişim toplumda kimlik krizlerinin yaşanmasına neden olur. Köklerinden kopartılmış bir toplum ayakta duramaz. 2025 yılı gelirleri ise 12 trilyon 800 milyar lira olarak öngörüldü. Bu gelirlerin, 3 trilyon 599 milyar lirası KDV'den, 2 trilyon 130 milyar lirası Gelir Vergisi'nden, 2 trilyon 121 milyar lirası Özel Tüketim Vergisi'nden, 1 trilyon 637 milyar lirası Kurumlar Vergisi'nden, 1 trilyon 652 milyar lirası diğer vergi gelirlerinden, 1 trilyon 662 milyar lirasının ise vergi dışı gelirlerden elde edileceği hesaplanmıştır. Emanetleri ehline verilmeyen toplumlar çöker. Emanet de ehliyet de göreceli şeyler değildir. KARDEŞLİK ADABI Peygamberimiz; "Kim bir Müslüman'ın dünya sıkıntılarından bir sıkıntıyı giderirse, Allah da onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir" buyuruyor. Allah, "Müminler ancak kardeşlerdir" buyuruyor.

28 Aralık 2024 05:16

İsmail Hakkı Akkiraz

Hakkı Üstün Tutan Bir Toplum

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz. İnsanın yeryüzünde yaşadığı dünya hayatının gerçeğini, bizleri yoktan var eden Rabbimiz Allah, İnsan Suresi'nin 1, 2 ve 3. ayetlerinde şöyle açıklar: "İnsan; yaratılmadan önce geçen uzunca bir dönemde, adı sanı bilinen anılır bir varlık değildi. Böyle iken biz insanı, sorumluluklar yükleyerek imtihan etmek, hayra ve şerre karşı tutumunu denemek için, erkek ve dişi sularıyla birleşik bir damla sudan yarattık. Sonra onu işiten, gören ve düşünen bir varlık haline getirdik. Biz ona yolu, yöntemi gösterdik, doğru yolu aydınlatıcı bilgiler verdik. Ya iman ederek şükreden bir kul, ya da Allah'tan gelen gerçekleri inkâr etme yolunu tercih eden nankör bir kul olması artık kendisine bağlıdır." İnsanın temel görevi Allah'a kulluktur. Yeryüzü boş değildir. Günümüzde hakkı üstün tutan topluluk Milli Görüş, kaba kuvveti üstün tutan topluluk ise Siyonizm ve işbirlikçileridir. Allah'ın yardımı böyle bir toplukla beraberdir. İmandan sonra ilk eda edilecek farz, Allah yolunda cihat eden bir topluluğa dâhil olmaktır. Bir topluluğu ümmet yapan üç şey, İslam'da ittifak, Allah ve Resulünün emirlerine itaat ve meşru emir sahibine biat etmektir. Namaz kılmayan bir gencin; namazı, tesettür farzını yerine getirmeyen bir kadının, tesettürü emretmesi; "Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyi söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında en nefret edilen şeydir" İlahi emri gereğince kınanmıştır. Bunlar şunlardır: 1. Güçlü bir iman, 2. İslam'a tam bir teslimiyet, İslam'ca düşünmek ve yaşamak, 3. Tebliğ ve davet, 4. İyiliği emretmek, kötülüğe engel olmak, 5. Adil bir düzenin kurulmasına engel olanlarla savaşmak. 7. Her şart altında Allah'a güvenip sığınmak. Bu sıradan bir kardeşlik değildir. Bizi canlı ve diri tutacak üçüncü esas ise ilimdir. Bu esaslarla bir topluluk yekvücut olur. Peygamberimiz buyuruyor: "İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez." Merhamet, esirgemektir, Merhamet, şefkattir, Merhamet, acımaktır, Merhamet, insaflı olmaktır, Merhamet, kalp inceliği ve gönül yumuşaklığıdır. Nurettin Topçu; "Merhamet yoksa bir kalpte, o kalbin bir insana ait olduğunu düşünmek de mümkün değildir" der.

25 Aralık 2024 05:20

İsmail Hakkı Akkiraz

Geçmişten Geleceğe Milli Görüş

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz. Allah onlara Hz. Nuh'u göndermiş, 950 senelik bir mücadelenin sonunda, küfürde inat eden bu kavmi Allah, bir tufanla helak etmiştir. Allah, bu topluma Hz. İbrahim'i göndermiş, Nemrut'un saltanatına son vererek insanları yeniden İslam'a döndürmüştür. Allah, Hz. Musa'yı göndermiş, Firavun'un batıl hükmü son bulmuş, yeniden insanlık İslam ile şereflenmiştir. Bu sefer Allah, Hz. İsa'yı göndermiştir. Zulümlerinin en şiddetli noktasında Allah son peygamber olarak Hz. Muhammed Efendimizi gönderdi ve bütün insanlığa ebediyen saadet getirecek olan İslam'ı indirdi. Buna mukabil, Allah, Erbakan Hoca'mıza yol verdi ve 1969 yılında bir grup arkadaşıyla Milli Görüş hareketini başlattı ve önüne "Yaşanabilir Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya" hedefini koydu. "Önce ahlâk ve maneviyat" bayrağını açtı ve Milli Görüş'ün kimyasını, fiziğini ve hak anlayışını anlaşılır bir şekilde ortaya koydu. Bu edepler ve ilkeler şunlardır: 1. Güven: Birbirine güvenen toplum olmak İslam inancının gereğidir. 2. Kardeşlik: Müminlerin kardeşliği, birlik ve beraberlik için en kuvvetli bağdır. 3. Yardımlaşma ve Dayanışma: Mümin bir toplumda, yardımlaşma ve dayanışma varsa, o toplum güç ve kuvvet bulur. 4. İyiliği Emretme, Kötülükten Sakındırma: Hakkı üstün tutan bir toplumunda iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, İslam'ın temel aksiyonlarındandır. 5. Hakkı Gözetmek: Burada hak; korunması, gözetilmesi, sahibine ödenmesi gereken maddi veya manevi menfaatler; görev ve borçlardır. 6. Sevgi ve Şefkat: Bir mümin Allah için sever, Allah için kızar. 7. Disiplin ve Ciddiyet: Disiplin; işleyiş düzenine uymak, kardeşlik hukukuna riayet etmektir. "Emrolunduğun gibi istikamet sahibi ol" emrine teslim olmaktır.

21 Aralık 2024 05:12

İsmail Hakkı Akkiraz

Emanet Ve İtaat

Emanet; Ahzab Sûresi'nin 72. ayetinde şöyle beyan edilir. Çünkü bu ayete göre Allah'ın teklif ettiği bu "emaneti" insan yüklenmiştir ve bu görevi yerine getiremediği takdirde zalim ve cahil olacaktır. Mesela Gazali ve Beydavi şöyle demektedir: "Emanetten murat, teklifi boynuna bir halka gibi takmak, yani onu borç edinmek ve onu yerine getirmeyi taahhüt etmektir." Elmalılı Hamdi Yazır, insanın halife olmasıyla emanet görevini yüklenmesi arasında bir bağ olduğunu belirterek şöyle demektedir: "Emanet, Allah'ın gerek kendi hukukuna ve gerek insanların hukukuna taalluk eden emirlerinin, yasaklarının ve hükümlerinin icrasına, insanın Allah'ın emini olarak hilafeti demektir." Eğer insan emanet görevini yerine getirir ve ona uygun hareket ederse, Allah'ın halifesi olmaya liyakat göstermiş olacaktır. Erbakan Hocamız, bu düzeni "İslam'ın saadet sarayı" olarak ifade etmiştir. Millî Görüşçülerin bilmesi gereken temel gerçek, "İslam'ın saadet sarayı" ancak Mimar Sinan gibi mahir mimarlar eliyle kurulabilir. Peygamberimiz: "Şüphesiz ki emanet, insanların kalplerinin ta derinliklerine kök salıp yerleşti. Sonra Kur'an indi. Bu sayede insanlar Kur'an'dan ve sünnetten emaneti öğrendiler." Sonra Peygamberimiz, emanetin kalkmasından bahsederek şöyle devam etti: "İnsan bir kere uyur ve kalbinden emanet çekilip alınır, ondan belli belirsiz bir iz kalır. Sonra bir kere daha uyur, yine kalbinden emanet alınır; bu defa da ayağının üzerinde yuvarladığın korun bıraktığı iz gibi bir eseri kalır. Sen onu içinde hiçbir şey olmadığı halde kabarık görürsün." Daha sonra Peygamberimiz eline çakıl taşları alarak ayağının üzerinde yuvarladı ve sözlerine de şöyle devam etti: "Neticede insan o hale gelir ki, insanlar alışveriş yaparlar da, neredeyse emaneti yerine getirecek bir kişi bile kalmaz. Hatta şöyle denilir: 'Filan oğulları arasında emin bir adam varmış.' Bir başka kişi hakkında da: 'Ne kadar cesur, ne kadar zarif, ne kadar akıllı bir kişi' denilir. Oysa kalbinde hardal tanesi kadar bile iman yoktur." (Buhari ve Müslim) Emanet; Allah'ın kullarına farz kıldığı ibadetler, yani kulluk ve İslam'ca hayatın tamamıdır. Hadiste geçen "emanetin kalkması" ifadesi, imanın zayıflamasını, Müslümanlarda emanet hassasiyetinin kaybolmasını ifade eder. Bir başka hadisteki "Emaneti olmayanın imanı yoktur" ifadesi, emanetin kapsayıcılığını gösterir. "Emanetleri ehline veriniz" emri Allah'a aittir. Ahzab 59: "Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve öteki bütün mümin kadınlara söyle: 'Bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman, dış kıyafetlerini baştan ayağa üzerlerine salıversinler. Bu örtünme şekli onların iffetli, kendini koruyan, temiz kadınlar olarak tanınmalarını ve rahatsız edilmemelerini temin eder.' Ama unutma ki Allah, çok acıyan ve çok bağışlayandır." Müslüman bir kadın ve erkek Allah ve Resulü'nün emir ve yasaklarına itaatsizlik ederek, hiçbir saadete ulaşamaz.

18 Aralık 2024 05:07

İsmail Hakkı Akkiraz

Güvenilir İnsan Olmak

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz. Peygamberimiz ne güzel buyurmuş: "Müslüman elinden ve dilinden diğer Müslümanların güvende olduğu kimsedir." (Buhari) Halini bildiği halde, bir dost, dostunun derdine çare olmayıp, maslahatı için onu ateşe atıyorsa, durup düşünmek gerekir. Bize; "Geçti Bor'un pazarı, sür eşeğini Niğde'ye" derler de, Niğde'ye kadar gidecek mecalimizin kalıp kalmadığını hesaba katan bile çıkmaz. Ve biz, yine teselliyi kendimizi döverek bulmaya çalışırız ve deriz ki; "Altının altınlığını sarraf bilir derler. Ey azgın nefsim, şayet sen bakır isen, altın suyuna batırılmış olman seni altın eylemez. Sen bakır değil de altın olsaydın, sarraf seni vitrine koyardı. Bil ki sarraf bakır olanı vitrine koymaz. Ey nefsim, ne olur, bunu gör artık..." Yine Mehmet Akif bir şiirinde şöyle diyor: "Arkamda serilmiş yere bir mazi var, Karşımdaki müstakbelim ondan da harap. Hâl ortada, bir çöl ki, sudan vazgeçtim, Yok ye'simi aldatmaya bir damla serap." Açıktan günah işleyene inatla gösterilen müsamaha, bu davranış günahtır diyene gazap ve kahır olarak dönüyorsa, Allah nasihat edeni hakir göreni iflah eylemez. Kadın ve erkekler, Allah'ın kullarıdır. Kadınlar ve erkekler, aynı camide, belli kurallara uymak koşuluyla Cuma ve vakit namazları kılabilirler. "Avret" kadın ve erkeğin örtmekle mükellef olduğu yerlerdir. Böylesi bir muhalefeti hoş karşılamak da, Allah'a isyana ortak olmaktır. Ahzab Suresi 36. ayette Rabbimiz şöyle buyuruyor: "Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur." Tesettür ibadeti müminler için bir güzellik ve erdemdir. Peygamberimiz buyuruyor: "Dünya tatlı, yeşil ve hoştur. Allah sizi ona, halife ve varis kılacak ve nasıl hareket edeceğinize bakacaktır. Öyleyse dünyadan sakının, kadınlardan da sakının. Zira Beni İsrail'in ilk fitnesi kadın yüzünden çıkmıştır." (Müslim, Zikir 99) Bundandır ki, dünya şehvetinden, kadın şehvetinden, mal, mülk ve şöhret şehvetinden korunmak, sakınmak gerekir. Bu konuda Nur Suresi'nin 30 ve 31. ayetleri açık hükümler içerir. İslam yolunda cihat eden kadın ve erkekler, Allah ve Resulünün gazap ettiği itaatsizliklerden sakınırlar.

11 Aralık 2024 05:01

İletişim Formu

captcha

Kişisel verilerinizi işlemekte ve kanunlarda öngörülen teknik ve idari tedbirleri alarak bu verilerinizin korunması için elimizden gelen çabayı göstermekteyiz. İşlenen kişisel verilerinize ilişkin bilgilere aydınlatma metnini ziyaret ederek ulaşabilirsiniz.

Değerlendirme için doğrulama kodunu girin.

captcha